top of page

“Sinema ile Doyup, Sinema ile Nefes Alıyor”

  • Yazarın fotoğrafı: Özel Haberler Dükkanı
    Özel Haberler Dükkanı
  • 20 May 2018
  • 3 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 25 May 2018

Antalya’da yaşayan ve magazin dergilerinde sinema eleştirmenliği, kitap tanıtımları yaparak geçimini sağlayan Vahit Tansoy, sinema ile suyu, yemeği, havayı, eğlenceyi, aşkı ve hayatı bir tutuyor. Tam bir sinefil olan Tansoy kötü bir olay yaşadığında ise; “Vahit üzülme bak iki hafta sonra güzel bir film vizyona girecek.” diyerek teselli buluyor.


Haber-Tuğçe Dinç

Vahit Tansoy

Ara Güler, “Yaşam size verilmiş boş bir filmdir. Her karesini mükemmel bir biçimde doldurmaya çalışın.” demiş. İşte bunun somut halini taşıyor Vahit Tansoy. Hayatı, doğayı, hayvanları seven bir insan, tabi ki ilk başta ise sinemayı. Annesi ile makul bir hayat geçiren Tansoy, Antalya’da bir magazin dergisinde on senedir sinema yazıyor. Her günü dolu. Zira hiçbir festivali kaçırmıyor ve tam bir sinefilmci. Liseden sonra üniversite hayatına devam edemeyen Tansoy, kendi isteği ile okumadığını ama pişman olduğunu belirtiyor. Kısaca sinema ve sanatı sevmek onun vazgeçilmezi.


“Hayat benim için bir film karesi”


İlkokuldayken sinemaya gittiğinde büyülü ve renkli dünya ile karşılaşan Tansoy, yıldızların güzelliği, kadınların güzelliği ve o şarkılarda kendini bulmasıyla hayal dünyası ile gerçek dünyasının yer değiştirdiğini ve bunun onu cezbettiğini söylüyor. Film festivallerini kesintisiz takip ettiğine değinen Tansoy şunlara değiniyor; “ Festivallere katılabilmek için bir yıl boyunca Buddha kumbarama her gün para atıyordum. Film benim tutkum. Sabah ilk seansta sinemaya girip gece dörtte çıktığım bile oldu. Hatta bir keresinde Antalya’dan otobüse atlayıp, İstanbul’a gelip filmi izledikten sonra aynı gün dönmüşlüğüm var. Ben hayatı bir film karesi olarak görüyorum. Şu an sizin bakışınız, elinizin duruşu, arkanızdan geçen biri, benim için bir film karesi.” Sinema sevmeyen birisine âşık olamadığını vurgulayan Tansoy, film saatinde gelen randevuyu bile hiç düşünmeden reddettiğini söylüyor. Tansoy; “Bir daha seyretmem mümkün olmayan filmlerle, çok sevdiğim arkadaşlarımın doğum günleri, düğünleri çakışınca hep filmleri tercih ettim.” diyor.


“Kendimi, ölebilecek kadar huzurlu hissediyorum”


Festivallere katılmak için kumbarasında para biriktirdiğini kaydeden Tansoy, parasını tamamlamış ve biletlerini almış olduğunda kendisini ölebilecek kadar huzurlu hissettiğinin altını çiziyor. “Gittiğim filmleri not ettiğim bir defterim var. Geçen yıl sinemada 196 film izlemişim. Filmlere o defterde bir de not veririm. 10 defter doldurdum şimdiye kadar.” ifadelerine yer veren Tansoy, sinema biletlerini bir dönem çok sakladığını ama küçük evi olduğu için sığdıramadığı belirtiyor ve şimdilerde sadece festival sırasında çok beğendiği filmlerin biletlerini saklayabildiğinin altını çiziyor. Festivallerde film izleme rekorunun 7 saat olduğuna savunan Tansoy, sabah girip gece dörtte çıktığı açıklamasını yapıyor. En sevdiği yönetmenlerin, Theo Angelopulos, Wong Kar Wai, Tsai Ming-liang, Lars Von Trier, Atom Egoyan olduğunu belirten Tansoy bunların çektiği bir filmse, beş saniyesini izlediğinde hangisinin çektiğini anladığını ifade ediyor. Türk yönetmenlerde ise, Nuri Bilge Ceylan ve Zeki Demirkubuz’un en sevdikleri olduğunu kaydederek; “Demirkubuz’un Masumiyet filmi bence Türk sinemasının yüz akı.” şeklinde konuşuyor. Hayatında en sevdiği filmin Aşk Zamanı olduğuna vurgu yapan Tansoy en sevdiği yabancı ve Türk oyuncuları şöyle sıralıyor; “Gong Li, Isabelle Huppert, Nicole Kidman, Derya Alabora, Fikret Kuşkan, Zuhal Olcay ve Haluk Bilginer.”

Vahit Tansoy


“Sinemanın kokusunu alıyorum”


Sinemadan koku duyduğuna dikkat çeken Tansoy; “Filmlerin, yönetmenlerin kendine has kokuları vardır. Teo Angelopoulos’un filminde sinema hüzün kokar. Ağır sekanslar, geçiş sahneler, derin bir müzik. Wong Kar-Wai de hüzün kokar. Her sinemanın da kokusu vardır. İstanbul’da bütün sinemalara gidiyorum, ama şu Emek’in kokusu hiçbir tarafta yok. Yaşanmışlık kokusu var. Tavanın yüksekliği, efsane 11. sıra…”şeklinde dile getiriyor. Sinemada film kaçırdığı zaman çok üzüldüğünden bahseden Tansoy, şimdi her şeye ulaşmanın çok kolay olduğunu ama sinemada izlemenin keyfinin başka olduğunu belirtiyor. “Mesela çok güzel bir DVD arşivim var, ara ara o filmleri evde izliyorum da, sinemanın verdiği haz yok. Işığı kapatsanız da, çalan telefonu duymasanız da, kapının zili çaldığında açmasanız da, o evde olmanın rahatlığı var ya olmuyor. Ama sinemadaki tedirginlik, karanlık, o koku, yanındaki insanı rahatsız etmemek için ses yapmamak… Sinemanın güzelliği bu.” ifadelerinde bulunuyor.


En özel anı


Festival tarihinde ilk ve son kez verilen ‘Ömür Boyu Bilet Ödülü’ için Tansoy, 18 senenin yorgunluğunu, açlığını unutturduğunu kaydederek; “Sadece plaketle ödüllendirileceğimi zannediyordum. Orada öğrendim ‘Yaşam Boyu Bilet Ödülü’ alacağımı. Hatta o gün törene girmek istemedim, çünkü iki filmim kaçtı. Ama çok heyecanlıydım tabi. Adım anons edilip de, Şakir Bey’le(Eczacıbaşı) sahneye çıktıktan sonrasını hatırlamıyorum. İstanbul’a doğum sancısı çekerek gelmem, otele yerleşmem, o yorgunluk, o bitkinlik, açlık, o plaketi elime aldıktan sonra bitti.” sözlerine yer veriyor. Son olarak Tansoy, sevdiği bir filmin sözünden; “Yoksulun tek limanı sanattır.” diyerek kendisinin yoksul olmadığını, sinema sayesinde hayatının zengin geçtiğinin vurgusunu yapıyor.

Vahit Tansoy

6. Uluslararası Altın Çınar Film Festivali

 
 
 

Comments


Teşekkürler! Mesaj gönderildi.

© 2023 by The Book Lover. Proudly created with Wix.com

Join my mailing list

bottom of page